26 Aralık 2013 Perşembe

Anadolu Enstantaneleri 6

Anadolu kısıtlı bir coğrafyadır elbet
Lakin onu kısıtlayan insanlardır
ve
Anadolu yüksek enstantanelidir elbet
Lakin onu görecek olan da insanlardır.


Bilirim ki
Roma, Bizans ve Osmanlı mimarileri mermer borçludur Marmara Adası’na
Bilirim ki
Saros Körfezi kendi kendini temizler ve Erikli sahillerine ulaşır berrak suları

Diyelim ki
Heybeliada’da küçük tur Ahmed Rasim, büyük tur Evliya Çelebi’dir.
Diyelim ki
Çankırı’daki mağaralarda hala hayat vardır

Sonra
Neden Keşan’da peynir helvasına “öşmerim” dendiği sorgulansın beynimizin bir tarafında

Diğer tarafındaysa bambaşka bir soru olsun:
Gerede Ankara’ya  130, İstanbul’a 300 kilometre uzaklıktayken. Nasıl bu iki şehrin tam ortasında olmayı başarmıştır?

Ve bilesiniz ki
Muharrem Ertaş heykeli,Neşet Ertaş heykelinin babasıdır ve Kırşehir’de Neşet Ertaş heykeli Atatürk Heykelinden daha çok tanınır.

Ve bir kez daha bilesiniz ki demeyeceğim

Çünkü Marmara Adası’nın Marmara Denizi’nde olduğunu zaten biliyorsunuz.



                                                                                                    Niyazi Karabulut

24 Aralık 2013 Salı

Yabancı

YABANCI





"Yabancı" Albert Camus denince akla gelen ilk kitaplardan kuşkuşuz.

Kitap "Annem ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum." diye başlıyor. Bu vurucu giriş cümlesi aslında kitabın tümünü özetleyecek kapasitede. Yabancılık kavramı daha ilk cümleyle okuyucuya verilerek kitabın isminin hakkı daha ilk cümleden verilmiş oluyor. Ayrıca bu cümleyle birlikte kitaptaki olay da başlamış oluyor. Kitapta ana karakter Meursault'un dünyaya, insanlara, olaylara ve hatta hayata nasıl yabancılaştığını takip ediyoruz aslında. Bu yabancılaşma içerisinde Meursault'un umarsızlığı da bizi en çok düşünmeye sevk eden yan olsa gerek. Albert Camus varoluşçuluk düşüncesini okura tam anlamıyla bu kitabın içerisindeki  umarsız karakter ve oluşturduğu "saçma kavramı" ile göstermektedir. Meursault için ölümün var olduğu bir dünyada bir şeylere şaşırmak, önem vermek gereksiz ve saçmadır. onun için herhangi bir şey hayatın içinde olsa da olur olmasa da. 

Yani kitap neredeyse tamamen Camus'nun "absürt" felsefesiyle yoğrulmuş ve Varoluşçuluk düşüncesi altında şekillenmiş bir olaylar silsilesi halinde ilerliyor.
Kitabın kendisi gibi içerisindeki olaylar da kısa bir zaman içerisinde olup bitiyor. Kalınlığına bakınca çerez niyetine okunacak bir kitap gibi görünse de içindeki felsefi birikimden dolayı sindire sindire, aşılamaya çalıştığı felsefi düşünceyi kavrayarak okunması gereken, muazzam bir yapıt Yabancı.

     En sevdiğim kısmı


Niyazi Karabulut

20 Aralık 2013 Cuma

Otobiyografik Şiir Denemesi part5

Eğer
ilk istasyondaysam
bir şehirden başka bir şehre
veyahut 
başka bi şehirden şu an olduğum şehre,
martıların göç yolunu seçerim
Çukurova Mavi'den inip
İç Anadolu Mavi'ye binerim

Hoyrat bir yağmurun altında
şemsiyesiz dolaşırım geceleri
hangi ilin sınırları içerisinde olduğum önemli değildir
yahut hangi ülkenin...
çoban ateşleri yanıyorsa eğer dağlarda
yazacak iki dizesi varsa 
bir garibin bir aristokrata
önemli değildir hangi dünyada olduğum

eğer
güneş doğuyorsa
herhangi bir kasabanın
herhangi bir kanatlı penceresinin ardına
ben bir gemiye binip
Akdeniz'e açılabilirim

hala bütün çocuklar korkuyorsa karanlıktan
karanlığı aydınlatan bi' sigara yakabilirim
karanlıktan maraz doğabilir
sigaradan bilmem ne
zaten
aynı olsa bile tüm çocukların düşünüşleri
elbet vardır kendine has düşleri

beni ararsan bir gün
bil ki bir köşede
burjuva alışkanlıklarımdan kurtuluyorumdur
barikat kurulmuş yasaklı yollar üzerinden
uzun yollar yapıp
Amasya'da bir ağaçtan elma koparmaya gidiyorumdur

Çorak topraktan maraz doğmaz benim coğrafyalarımda
eğer hala yazılacak
iki beyit varsa bir şehir hakkında
bil ki orda ateşler yakıyorumdur

asil vapurlarda simit atıyorumdur albatroslara
albatros demişken
soyu tükenen her kuş için 
iki dörtlük yazsak
daha yaşanılır olmaz mıydı dünya?

                                                                                 Niyazi Karabulut

19 Aralık 2013 Perşembe

Otobiyografik Şiir Denemesi part4

mekik dokumakla geçti çocukluğum
lakin hiç bilmedim
ankarayı mı yoksa
istanbulu mu daha çok sevdim

her sualde 
farklı bir güzelliğini gördüm
her sualde
farklı bir aşkı tattım
her sualde
içime yerleşti istanbul.

ve sorgusuz sualsizdi ankara
hep bir yerinde durdu ciğerimin
her kalp atışımda hissettim
ayazında üşümenin hissini
yazın kuru sıcağını

kâh gözlerime yıldız dizdim
bulutsuz bir ankara akşamında
kâh gözlerimi maviye diktim
turuncu bir istanbul şafağında

lakin bilmedim
hangisini daha çok sevdim.

                                           Niyazi Karabulut

18 Aralık 2013 Çarşamba

Otobiyografik Şiir Denemesi part3

Eğer bir vurgun saatiyse vakit
en iç çekişli faslındayım aşkın
hicranı sarhoşlukla doldurdukça
bir tutam kıyısındayım ayrılığın

yalnızlıkla dolu sokaklarda geçti
bahar-ı ömrümün serzenişleri
çiçek açmış bir erik ağacında
yahut nisan yağmurunda titreyen
kimsesiz bir serçenin kanadında
buldum umut denen vazgeçilmezi
sakladım bir kaç fotoğrafta 
yahut kırılgan bir kızın
masum gözyaşında tanıdım aşkı

kumral sevişmelerle doldursam da
en soğuk gecelerini kalbimin
sarışın gülümsemelerini de
esmer gözyaşlarını da gördüm hayatın
kiminin bir tutam saçını
kiminin bir fotoğrafını sakladım

her ayrılıkta ayrı bir
çizgisini kapattım avuç içlerimin
yine de korkmadım ayrılıklardan

Niyazi Karabulut

17 Aralık 2013 Salı

Otobiyografik Şiir Denemesi part2

doğmuşum bir ankara ayazında
nisan gecelerine inaden.
serseri bir çığlıktır aldığım ilk soluk
her sahilde aşık olduğum
bir deniz vardır elbet
yahut buğday başaklarında bulduğum
sapsarı bir bozkırdır sevdiğim

lakin ben bir şairim
imgelem denizlerinden aşıp
biçem bozkırlarında yürüdüm
arkamı dönüp baktıkça
ressamın tuvaline yansıyan
benzersiz bir aşkı gördüm

ve hiç sevemedim vedalaşmaları
ayrılık mevsimlerini
bir bir sildim takvimden.
yine de ardımda çok gözyaşı
ve birçok sevgili bıraktım

belki kimse bilmez adımı
lakin her ağaç gövdesine
kazınmış aşkta ben varım
her köşe başında bir bekleyenim
her şehirde bir sevdiğim vardır.

Niyazi Karabulut

16 Aralık 2013 Pazartesi

Otobiyografik Şiir Denemesi v1

eğer
bir mevsim dönümüyse vakit
bil ki yeni tomurcuklanan
sayısız aşkın odağındayım
şehrin ışıklarını yakıp yakıp
tekrar söndürüyorum çakır keyif

gözlerimin şafağında doğar ümit
usul usul sızlatırım yürekleri
bedensiz aşkların ruhlarından
bir sızı silmekteyimdir elbet
bahar gelmişse eğer

                                                          Niyazi Karabulut

5 Aralık 2013 Perşembe

Anadolu Enstantaneleri 5


Sazova’da ıssız saraylar olduğunu bilmezdim.

Marmara Bölgesi’nde Yenice isimli yüzden fazla yerleşim yeri olduğunu da…


Ama İstanbul’dan Bursa’ya denizden ray döşediklerini duymuştum.



Samandağ Sahili’nde güneş denizin içinden doğmayı ne de güzel beceriyor bi’ bilseniz.

Kumbağ’da yaz aylarında güneşin batışı nasıl heyecanla bekleniyor.


Aytepe’den Aydın’ın görünmeyen köşelerini ne çok merak ediyor insan bi’ bilseniz

Büyükada’dan İstanbul kıyıları ne az görünüyor insana…

(Aytepe'den Aydın görünümü)

Kuşadası’nın çarpık kentleşmesi ne çok bozuyor insanın moralini bi’ bilseniz.

Ve Efes’teki tarihi kentleşme ne hoş geliyor ama insana…



Neyse o kadar da düşünmeyin isterseniz

Nasılsa Anıtkabir’in Ankara’nın her yerinden göründüğünü bilirsiniz.

                                                                  


                                                                                                                         Niyazi Karabulut