Lisedeki felsefe
derslerinde zevk alanımız çok değildir. Sürekli anlatıma ve sözel bilgiye
dayalı olarak işlendiği için çok az kişinin ilgisini çeker. Lakin felsefe çok
yönlü bir uğraş alanı olduğundan bunu öğrenmeyi zevkli hale getirmek de
mümkündür. Bunu en iyi yapan da Jostein Gaarder olmuştur bana göre. 1991
yılında çıkarttığı Sofie’nin Dünyası kurgu olarak ve bilgi evreni olarak çok
kapsamlı bir roman olmasının yanısıra popüler romandan-hatta genel olarak
romandan- da anlatım özellikleriyle ayrılıyor.
“kimsin sen”
“kimim ben” sorularıyla başlayan kitabın ilerleyen sayfalarında sürekli bir
sorgulama var. Felsefeyi işlemek de bunu gerektirir zaten. Sofie adlı bir kızın
yaşadığı-yahut içerisine sürüklendiği- olaylar üzerinden tüm felsefe tarihini
anlatır bu kitap. Her ne kadar içerisindeki olaylar ve kurgu biraz ön planda
gibi gözükse de, içerisinde kaybolabileceğimiz bir felsefi dünya sunuyor bize
eser. Ayrıca yaklaşım kült felsefi bir yaklaşım değil, felsefi düşüncelerin
önceleri sonraları nedenleri sonuçları gibi kurguyu güçlendirilen tarafları da
var. gerçek hayatta, şu anda, bulunan karşılıklarıyla beraber kullanarak
felsefeyi kapsamlı bir öykü içerisinde okuyucuya sunmuş Gaarder. Felsefe sistemlerinin
ve filozoflarıın birbirinden ayrılan yönlerini keskin çizgilerle, anlaşılır ve
hikaye olarak akılda tutulabilir bir biçimde işlemiş. Ayrıca felsefi
sistemlerin birbirleriyle ilişkileri romanın olay örgüsünü de belirliyor ve
romanın gidişatı okuyucuyu kitaba daha çok bağlıyor.
Felsefe hakkında
temel bilgilerin alınabileceği ve akılda tutulmasının kolay olacağı, hatta
felsefeye başlangıç aşamasında ders kitabı olarak bile kullanılabilecek bir
kitap Sofie’nin Dünyası. Ben kitabı ilk okuduğumda 16 yaşındaydım ve şu an iyi
ki o zaman okumuşum diyorum. Eğer hala okumadıysanız geç olmadan okuyun derim. Ne
kadar erken okunursa insane o kadar çok şey katacak bir kitap zira. Eğer 20
yaşın üzerindeyken okunursa kesinlikle “keşke daha erken okusaydım” dedirtecek
bir kitap. Zira 20 yaşından sonra tekrar okuyana “iyi ki daha önceden okumuşum”
dedirtiyor.
Niyazi
Karabulut eliyle Hilde’ye…
en sevdiğim kısmı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder