18 Şubat 2014 Salı

Utrecht İzlenimleri




Utrecht Hollanda’nın 12 ilinden 4. en büyük olanı. Hollanda’nın gelişmiş tren ağı marifetiyle Amsterdam’dan 25 dakikada ulaşılabiliyor. Şehre gelip trenden indiğinizde kocaman bir tren istasyonunun ortasında buluyorsunuz kendinizi. Ortalama bir hava alanı büyüklüğünde olduğunu söyleyebilirim. Sabiha gökçenle bi’ kıyas yapabiliyor insan kafasında. Ayrıca harita üzerinden bakınca görülüyor ki Utrecht Hollanda’nın ve tren ağının tam ortasında konuşlanmış bir şehir. Tren yolu haritasına baktığınız zaman görüyorsunuz ki Utrecht'ten trene binerek Hollanda’nın her yerine ulaşmak mümkün.

Hollanda’nın ortasında bir şehir
Parsel parsel ayrılmış toprakları

Kanallar arasında sıkışmış
Ufacık bir tarih kokusu Utrecht

Otobüs ve tramvaya ulaşım tren istasyonuyla aynı bünye içerisinde sağlanıyor ve bu ulaşım araçlarıyla tüm şehre ulaşılabiliyor. Bu açıdan küçük ama etkili bir şehir olduğunu söyleyebiliriz. Zira insanlar genellikle toplu taşıma araçları yerine bir yerden bir yere bisikletleriyle ulaşmayı tercih ediyor. Takım elbiselisinden öğrencisine yaşlısından memuruna herkesi bisiklet sürerken görebilirsiniz Utrecht’te. Bunun sonucu olarak da şehrin her yerinde bisiklet parkları görmek mümkün. Hatta bir ucundan diğer ucu zor görünen devasa bir bisiklet otoparkına da sahip bu şehir. Ayrıca genel olarak mağazalar, dükkanlar ve bilumum ticari müessese saat akşam 6 olduğunda kapısını kapatıyor Utrecht’te. Perşembe akşamları hariç şehirde açık dükkan bulmak için bir hayli dolaşılması gerekiyormuş zira.

Şehir adeta pedal çeviriyordu
Kimsenin herhangi bir yere acelesi yoktu

Bisiklet yollarıyla çevrilmiş
Küçük bir tarih kentiydi Utrecht

Şehrin tarihi yapısı o kadar iyi korunmuş ki sokaklarda herhangi bir beton yığını ya da göz zevkini bozan yahut tarihi izlenim bırakmayan yapıya rastlamak neredeyse imkansız. Bununla birlikte şehrin düzeni de tarihi gibi muazzam bir seviyede korunmuş. Şehre yukarıdan ya da içinden bakmamız fark etmiyor. Evlerin dağılımı ve yerleşimi; yolların, su arklarının ve kanalların şehrin içinden geçerken şehri böldükleri parseller o kadar düzenli konumlandırılmış ki bizim gözümüzün alışması bile belirli bir zaman alıyor. Şehrin küçük olması şehirde yaşamayı da oldukça kolaylaştırıyor, tecrübeyle de sabittir ki kaybolunca aradığınız yeri bulmanız bir kaç dakikalık bir zaman alıyor. Fakat rüzgarlı ve yağmurlu havasının sertliği öyle kolay kolay alışılacak türden değil. Hava koşulları çoğu zaman insanı zor duruma sokacak cinsten.

Kaybolmanın imkansız olduğu sokaklarında
Kayboluyoruz Utrecht’in

Zaman daraldıkça yağmur çoğalıyor
Ve yağmur çoğaldıkça zaman genişliyor

Yağmurların rüzgarla seviştiğine karşın
Yine de yaşanası bir şehir Utrecht.

Kaybolma hikayesine gelince... Şehirde Utrecht Üniversity ve Utrecht Collage University(UCU) olmak üzere yakın isimli iki üniversite yer alıyor. İnsanlar daha çok Utrecht üniversitesini biliyorlar ve gideceğiniz yeri tarif ederken orası daha ön plana çıkıyor bu bağlamda. Fakat çok keskin bir ayrım var aslında bu iki üniversite arasında: Utrecht University 1636 yılında kurulmuş çok köklü bir üniversiteyken,  Collage 1998 yılında kurulmuş daha çok uluslararası üniversite olma amacıyla işlerini yürüten bir üniversite. UCU kampüsü ayrıca eski askeriyeden dönştürüldüğü için tarihi dokusu bile insanın orada okumak için heveslenmesinde yeterli diye düşünüyorum. Üniversitenin her binası bir tarih niteliğinde zira. Ayrıca sakinliği, yaşam kolaylığı ve eğitim zenginliği açısından okumak için de çok uygun bir şehir Utrecht. İnsanları sıcak ve cana yakın insanlar genelde. Özellikle benim yanlarında kaldığım öğrenciler beni evde yaşayan bireylerden neredeyse daha yüksek bi statüde tuttular diyebilirim. 3 günlük kısa bir zaman geçirmiş olmamıza rağmen çok güzel bir muhabbet kurduğumuzu düşünüyorum. Bunlara ek olarak etkinliklerin ve öğrencilerin zaman geçirebileceği mekanların da bol olduğu bir şehir, girdiğimiz her sokakta ve kanal boyunca uzanan yol kenarlarında bar ve kafe tarzı yerleri sıkça görebiliyoruz. Kanalların iç taraflarında, suyun hemen kenarında, açılmış bir çok restoran, cafe ve eğlence amaçlı mekanlar da bulunuyor ayrıca. Her ne kadar mekanın içinde yemek yemiş olsak da kanal suyunun akışının hissedildiği bir İtalyan restoranında yemek yedik biz de. Son olarak  Kanallarının ve tarihi dokusunun Amsterdam’a nispeten daha çekici ve daha iyi korunmuş olduğunu da ekleyebilirim.

Şehri kanallar bölüyordu her yanından
Ve masmavi korkuluklar

Birbirine karışıyordu kanalların suları
Çanlar çalıyordu su kenarlarında

Her bina bir diğerinin kardeşiydi
Şiir gibi diziliyordu köprüler
Yol kenarında fotoğraf çekinirken
Ansızın bir bisiklet geçiyordu

Herkes sakin gibi yaşıyordu
Işıklar parlıyordu kanal sularında

Utrecht şehir turu yapmak yaklaşık olarak bir saatimizi alıyor. Hollanda’nın en uzun kilisesi olan Dom Kilisesi ise şehrin en etkileyici yapısı. Çan kulesi olarak kullanılan DomKerk kulesi ve Dom Kilisesi aynı yapının iki parçası olarak karşımıza çıkıyor. Aralarına geçiş için yapılmış olan köprünün rüzgar nedeniyle iki kez yıkılıp daha sonra tekrar yapılamamış olması da en üzücü kısmı. Gerçek bir tarihi birikimin bir göstergesi olan bu yapıda ayrıca ışık oyunları da yapılıyor. Çan kulesinde çan sesleri geldiği anda yapılan ışık oyunları gerçekten etkileyici.

Akşam saatleri tenhalaşıyordu
Işıklar çan seslerinin ahengi oluyordu

Bize gelince...
Mütereddit fotoğraflarda
Bir kaç saniyelik enstantane idik

Rüzgar yüzümüze yüzümüze vuruyordu.

Yani Utrecht dediğimiz bir şirin şehir. İnsanları da sıcak insanlar soğuk havasına rağmen. Sokakta gördüğünüz herkesle İngilizce anlaşabiliyorsunuz mesela. Ancak Utrecht’te yaşamak ya da okumak ister miyim diye düşünürsem bir karara varamadığımı da söylemeliyim. Ama gidip görülünce insanın ufkunu genişleten bir yer olduğu da bir gerçek.


Yani Utrecht dediğimiz
Bir küçük şehir...
Bir ucundan bir ucu görünen
Kalabalık nedir bilmeyen
Bir mütevazi şehir

Bize gelince
Kanal sularından akıp giden
Bir kaç günlük heyecan idik


Yağmur yüzümüze yüzümüze vuruyordu.

Niyazi Karabulut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder